|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
General |
|
1 |
General |
kendi kendine gülme |
chuckle n.
|
|
Tom chuckled to himself.
Tom kendi kendine güldü.
More Sentences
|
2 |
General |
kendi kendine yardım |
self-help n.
|
|
We realise that aid has to act as an incentive and help bridge the way to self-help.
Yardımın bir teşvik unsuru olması ve kendi kendine yardıma giden yolda köprü vazifesi görmesi gerektiğinin farkındayız.
More Sentences
|
3 |
General |
kendi kendine yeten |
self sufficient adj.
|
|
A country without enough labour force cannot be self sufficient.
Yeterli iş gücü olmayan bir ülke kendi kendine yetemez.
More Sentences
|
4 |
General |
kendi kendine olan |
self-inflicted adj.
|
|
Do you really think Tom's wounds are self-inflicted?
Gerçekten Tom'un yaralarının kendi kendine olduğunu mu düşünüyorsun?
More Sentences
|
5 |
General |
kendi kendine öğrenilmiş |
self-taught adj.
|
|
Tom said he's entirely self-taught.
Tom tamamen kendi kendine öğrendiğini söyledi.
More Sentences
|
6 |
General |
kendi kendine (eril) |
himself pron.
|
|
As a child, my father was quite fond of talking to himself.
Çocukken babam kendi kendine konuşmayı çok severdi.
More Sentences
|
Trade/Economic |
|
7 |
Trade/Economic |
kendi kendine yetme |
self-sufficiency n.
|
|
The main issue, however, concerns these countries' self-sufficiency in food.
Ancak asıl mesele, bu ülkelerin gıda konusunda kendi kendilerine yetebilmeleriyle ilgilidir.
More Sentences
|
8 |
Trade/Economic |
kendi kendine yeterli |
self-sufficient adj.
|
|
Currently the accession states are more than 80% self-sufficient in plant proteins.
Şu anda katılım ülkeleri bitki proteinlerinde %80'den fazla kendi kendine yeterli durumdadır.
More Sentences
|
Agriculture |
|
9 |
Agriculture |
kendi kendine yeten |
self-sufficient adj.
|
|
This approach must include the guarantee of a dignified, independent, self-sufficient lifestyle.
Bu yaklaşım, onurlu, bağımsız ve kendi kendine yetebilen bir yaşam tarzının garanti altına alınmasını içermelidir.
More Sentences
|
|
General |
|
10 |
General |
kendi kendine konuşma |
soliloquy n.
|
|
11 |
General |
kendi kendine oral seks yapma |
autofellatio n.
|
|
12 |
General |
kendi kendine gerçekleştirme |
self realization n.
|
|
13 |
General |
kendi kendine yardım teknikleri |
self help techniques n.
|
|
14 |
General |
kendi kendine döllenme |
self pollination n.
|
|
15 |
General |
oyuncunun kendi kendine yaptığı konuşma |
soliloquy n.
|
|
16 |
General |
kendi kendine zarar verme |
self destruction n.
|
|
17 |
General |
kendi kendine telkin |
autosuggestibility n.
|
|
18 |
General |
kendi kendine söylenen |
grump n.
|
|
19 |
General |
kendi kendine öğrenme |
self learning n.
|
|
20 |
General |
bireyin kendi kendine verdiği söz |
personal commitment n.
|
|
21 |
General |
kendi kendine telkin |
self-command n.
|
|
22 |
General |
kendi kendine uyanış |
self-awakening n.
|
|
23 |
General |
kendi kendine tapma |
self-worship n.
|
|
24 |
General |
kendi kendine algılayış |
self-perceiving n.
|
|
25 |
General |
kendi kendine acıma |
self-pity n.
|
|
26 |
General |
kendi kendine zarar verme |
self-destruction n.
|
|
27 |
General |
kendi kendine algılama |
self-perceiving n.
|
|
28 |
General |
kendi kendine yapabilir |
self-efficacy n.
|
|
29 |
General |
kendi kendine sertlik verme |
self-annealing n.
|
|
30 |
General |
kendi kendine döllenme |
self-pollination n.
|
|
31 |
General |
kendi kendine yetme |
self-help n.
|
|
32 |
General |
kendi kendine hakimiyet |
self-command n.
|
|
33 |
General |
kendi kendine abartma |
self-aggrandizement n.
|
|
34 |
General |
kendi kendine doğrulama |
self-validating n.
|
|
35 |
General |
kendi kendine belgelendirme |
self-certificating n.
|
|
36 |
General |
kendi kendine belgelendirme |
self-certification n.
|
|
37 |
General |
kendi kendine rapor etme |
self-report n.
|
|
38 |
General |
kendi kendine hakim olma |
ascesis n.
|
|
39 |
General |
kendi kendine şekillenen/şekil alan kum |
self-sculpting sand n.
|
|
40 |
General |
kendi kendine abartma |
self-aggrandisement n.
|
|
41 |
General |
kendi kendine üretim |
self production n.
|
|
42 |
General |
kişinin kendi kendine koyduğu son teslim tarihi |
self-imposed deadline n.
|
|
43 |
General |
kendi kendine öğrenmiş kimse |
automath n.
|
|
44 |
General |
kendi kendine var olma |
uncreatedness n.
|
|
45 |
General |
kendi kendine yeten birimlerle veya bölümlerle inşa edilmiş şey |
modular n.
|
|
46 |
General |
kendi kendine konuşan kimse |
monologist n.
|
|
47 |
General |
kendi kendine konuşan kimse |
monologuist n.
|
|
48 |
General |
(çin usulü) kendi kendine masaj |
do-in n.
|
|
49 |
General |
kendi kendine konuşma |
self-commune n.
|
|
|
50 |
General |
kendi kendine konuşma |
self-communion n.
|
|
51 |
General |
kendi kendine düşünme |
self-contemplation n.
|
|
52 |
General |
kendi kendine hüküm giydirme |
self-conviction n.
|
|
53 |
General |
kendi kendine övünme |
self-gratulation n.
|
|
54 |
General |
kendi kendine duyulan öfke |
self-indignation n.
|
|
55 |
General |
kendi kendine içerleme |
self-indignation n.
|
|
56 |
General |
kendi kendine hayallere dalma |
self-involution n.
|
|
57 |
General |
kendi kendine dalıp gitme |
self-involution n.
|
|
58 |
General |
kendi kendine ilaç kullanma |
self-medication n.
|
|
59 |
General |
kendi kendine polislik yapma |
self-policing n.
|
|
60 |
General |
tehlikeli durumları kendi kendine tespit etme |
self-policing n.
|
|
61 |
General |
kendi kendine suçun önüne geçme |
self-policing n.
|
|
62 |
General |
kendi kendine konuşmak |
huddle with oneself v.
|
|
63 |
General |
kendi kendine konuşmak |
talk to oneself v.
|
|
64 |
General |
tamamen yanıp kendi kendine sönmek |
burn out v.
|
|
65 |
General |
kendi kendine yara olmak |
exulcerate v.
|
|
66 |
General |
kendi kendine konuşmak |
speak aside v.
|
|
67 |
General |
kendi kendine anlamak |
self understand v.
|
|
68 |
General |
kendi kendine gülmek |
chuckle v.
|
|
69 |
General |
kendi kendine servis yaparak yiyeceklerden almak |
help oneself to v.
|
|
70 |
General |
kendi kendine konuşmak |
soliloquize v.
|
|
71 |
General |
kendi kendine gelin güvey olmak |
reckon without one's host v.
|
|
72 |
General |
kendi kendine düşüp yaralanmak |
gutser v.
|
|
73 |
General |
yangın kendi kendine çıkmak |
burn (itself) out v.
|
|
74 |
General |
yangının kendi kendine çıkması |
burn (itself) out v.
|
|
75 |
General |
kendi kendine tekrarlamak |
soliloquize v.
|
|
76 |
General |
kendi kendine yetmek |
become self-sufficient v.
|
|
77 |
General |
kendi kendine söylenmek |
murmur v.
|
|
78 |
General |
kendi kendine söylenmek |
mutter to oneself v.
|
|
79 |
General |
kendi kendine zarar vermek |
self-harm v.
|
|
80 |
General |
kendi kendine konuşmak |
engage in private speech v.
|
|
81 |
General |
(acı/ağrı) kendi kendine geçmek |
go away on its own v.
|
|
82 |
General |
kendi kendine öğrenmek |
teach yourself v.
|
|
83 |
General |
(bir şeyle ilgili) kendi kendine düşünmek |
think to yourself v.
|
|
84 |
General |
kendi kendine tekrarlamak |
soliloquise v.
|
|
85 |
General |
kendi kendine konuşmak |
soliloquise v.
|
|
86 |
General |
kendi kendine konuşmak |
talk yourself v.
|
|
87 |
General |
kendi kendine gülmek |
hug one's self v.
|
|
88 |
General |
(kendi kendine) izin olmadan ihtiyacını karşılamak |
help v.
|
|
89 |
General |
kendi kendine kısıtlama olmaksızın servis yapmak |
help oneself v.
|
|
90 |
General |
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten öze dönüştürmek |
hypostasize v.
|
|
91 |
General |
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten öze dönüştürmek |
hypostasise v.
|
|
92 |
General |
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten bir öze dönüştürmek |
hypostatize v.
|
|
93 |
General |
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten bir öz olarak yorumlamak |
hypostatize v.
|
|
94 |
General |
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten bir öze dönüştürmek |
hypostatise v.
|
|
95 |
General |
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten bir öz olarak yorumlamak |
hypostatise v.
|
|
96 |
General |
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten öze dönüştürmek |
hypostatize v.
|
|
97 |
General |
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten öz olarak yorumlamak |
hypostatize v.
|
|
98 |
General |
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten öze dönüştürmek |
hypostatise v.
|
|
99 |
General |
(kavramsal varlığı) kendi kendine yeten öz olarak yorumlamak |
hypostatise v.
|
|
100 |
General |
kendi kendine konuşmak |
monologuise v.
|
|
101 |
General |
yoksunluk, öz disiplin veya kendi kendine acı veya rahatsızlık vererek zayıflatmak |
mortify v.
|
|
102 |
General |
kendi kendine yatışmak |
self-soothe v.
|
|
103 |
General |
(bebek) kendi kendine sakinleşmek |
self-soothe v.
|
|
104 |
General |
kendi kendine zarar vermek |
cut v.
|
|
105 |
General |
kendi kendine eğlenmek |
popjoy v.
|
|
106 |
General |
kendi kendine döllenmek |
self v.
|
|
107 |
General |
kendi kendine tutuşmak |
self-ignite v.
|
|
108 |
General |
kendi kendine alev almak |
self-ignite v.
|
|
109 |
General |
(maddeyi) kendi kendine ilaç niyetine kullanmak |
self-medicate v.
|
|
110 |
General |
kendi kendine ilaç almak |
self-medicate v.
|
|
111 |
General |
kendi kendine tozlaşmak |
self-pollinate v.
|
|
112 |
General |
kendi kendine tozlaştırmak |
self-pollinate v.
|
|
113 |
General |
kendi kendine tozlanmasını engellemek |
semicastrate v.
|
|
114 |
General |
kendi kendine tazelenmek |
fresh v.
|
|
115 |
General |
kendi kendine gülmek |
smudge v.
|
|
116 |
General |
kendi kendine konuşma hazırlamak |
soliloquy [rare] v.
|
|
117 |
General |
kendi kendine üretilmiş |
self produced adj.
|
|
118 |
General |
kendi kendine karar veren |
self determining adj.
|
|
119 |
General |
kendi kendine olan |
automatic adj.
|
|
120 |
General |
kendi kendine akabilen |
self flowable adj.
|
|
121 |
General |
kendi kendine işleyen |
self activating adj.
|
|
122 |
General |
kendi kendine yeten |
self supporting adj.
|
|
123 |
General |
kendi kendine hizmet eden |
self serving adj.
|
|
124 |
General |
kendi kendine üretilmiş |
self generated adj.
|
|
125 |
General |
kendi kendine zarar veren |
self destructive adj.
|
|
126 |
General |
kendi kendine yeten |
self contained adj.
|
|
127 |
General |
kendi kendine işler |
self acting adj.
|
|
128 |
General |
(meyve/bitki) kendi kendine açılmayan |
indehiscent adj.
|
|
129 |
General |
kendi kendine olan |
self inflicted adj.
|
|
130 |
General |
kendi kendine öğrenen |
self learning adj.
|
|
131 |
General |
kendi kendine devam eden |
self-sustaining adj.
|
|
132 |
General |
kendi kendine ısınan |
self-heating adj.
|
|
133 |
General |
kendi kendine akabilen |
self-flowable adj.
|
|
134 |
General |
kendi kendine hızlanan |
self-accelerating adj.
|
|
135 |
General |
kendi kendine algılayan |
self-perceiving adj.
|
|
136 |
General |
başkalarına yük olmadan kendi kendine yaşayabilen |
self-sustained adj.
|
|
137 |
General |
kendi kendine çalışan |
self-operating adj.
|
|
138 |
General |
bir şeyde kendi kendine yeten |
self-sufficient in something adj.
|
|
139 |
General |
kendi kendine anlayabilen |
self-understanding adj.
|
|
140 |
General |
başkalarına yük olmadan kendi kendine yaşayabilen |
self-supporting adj.
|
|
141 |
General |
kendi kendine yeten |
self-supporting adj.
|
|
142 |
General |
kendi kendine yeten |
self-sustained adj.
|
|
143 |
General |
kendi kendine yeten |
self-contained adj.
|
|
144 |
General |
kendi kendine oluşmuş |
self-created adj.
|
|
145 |
General |
kendi kendine yeten |
complacent adj.
|
|
146 |
General |
kendi kendine doyan |
self saturating adj.
|
|
147 |
General |
kendi kendine uygulayan |
self executing adj.
|
|
148 |
General |
kendi kendine doğrulayan |
self-validating adj.
|
|
149 |
General |
kendi kendine varlığını sürdüren |
self-perpetuating adj.
|
|
150 |
General |
kişinin kendi kendine algıladığı |
self-perceived adj.
|
|
151 |
General |
kendi kendine oluşan |
autogenous adj.
|
|
152 |
General |
kendi kendine şişen |
self-inflating adj.
|
|
153 |
General |
kendi kendine var olan |
unbegotten adj.
|
|
154 |
General |
kendi kendine var olan |
uncreated adj.
|
|
155 |
General |
kendi kendine devam eden |
self-sustaining adj.
|
|
156 |
General |
kendi kendine yeten |
self-sustaining adj.
|
|
157 |
General |
kendi kendine idare edilemeyen |
helpless adj.
|
|
158 |
General |
kendi kendine gidebilen |
horseless adj.
|
|
159 |
General |
kendi kendine duran |
lone adj.
|
|
160 |
General |
kendi kendine kurulu |
lone adj.
|
|
161 |
General |
kendi kendine düzenleyen |
self-activating adj.
|
|
162 |
General |
kendi kendine yeten |
self-centered adj.
|
|
163 |
General |
kendi kendine konuşan |
self-communicative adj.
|
|
164 |
General |
kendi kendine değerlendiren |
self-considering adj.
|
|
165 |
General |
kendi kendine yeten |
self-content adj.
|
|
166 |
General |
kendi kendine hüküm giydiren |
self-convicted adj.
|
|
167 |
General |
kendi kendine yapan |
self-generated adj.
|
|
168 |
General |
kendi kendine üretilen |
self-generated adj.
|
|
169 |
General |
kendi kendine belirleyen |
self-governed adj.
|
|
170 |
General |
kendi kendine söyleyen |
self-imparting adj.
|
|
171 |
General |
kendi kendine öğretilen |
self-instructed adj.
|
|
172 |
General |
kendi kendine öğreten |
self-instructed adj.
|
|
173 |
General |
kendine kendi yanmış |
self-kindled adj.
|
|
174 |
General |
kendi kendine kafası karışmış |
self-perplexed adj.
|
|
175 |
General |
kendi kendine ayakta duran |
self-pitying adj.
|
|
176 |
General |
kendi kendine ayakta duran |
self-poised adj.
|
|
177 |
General |
kendi kendine ayarlanan |
self-posited adj.
|
|
178 |
General |
kendi kendine hazırlanan |
self-posited adj.
|
|
179 |
General |
kendi kendine yayılan |
self-propagating adj.
|
|
180 |
General |
kendi kendine üreyen |
self-propagating adj.
|
|
181 |
General |
kendi kendine çoğalan |
self-propagating adj.
|
|
182 |
General |
kendi kendine kayıt yapan |
self-recording adj.
|
|
183 |
General |
kendi kendine kaydeden |
self-recording adj.
|
|
184 |
General |
kendi kendine düzenleyen |
self-regulative adj.
|
|
185 |
General |
kendi kendine düzenleyen |
self-regulatory adj.
|
|
186 |
General |
kendi kendine kapatılabilir |
self-sealing adj.
|
|
187 |
General |
kendi kendine yapıştırılabilir |
self-sealing adj.
|
|
188 |
General |
kendi kendine mühürlenebilir |
self-sealing adj.
|
|
189 |
General |
kendi kendine söylenen |
self-whispered adj.
|
|
190 |
General |
kendi kendine telkin edilen |
self-whispered adj.
|
|
191 |
General |
kendi kendine fısıldanan |
self-whispered adj.
|
|
192 |
General |
kendi kendine kıkırdayarak |
chucklingly adv.
|
|
193 |
General |
açılmamış bir çiçeğin kendi kendine döllenmesi ile ilgili olarak |
cleistogamously adv.
|
|
194 |
General |
kendi kendine doğru |
selfward adv.
|
|
195 |
General |
kendi kendine kalmış |
on his own adv.
|
|
196 |
General |
kendi kendine (yapmak) |
on one's own hook adv.
|
|
197 |
General |
kendi kendine hareket eden anlamı veren ön ek |
automat- pref.
|
|
Phrasals |
|
198 |
Phrasals |
kendi kendine gülmek |
chortle about someone or something v.
|
|
199 |
Phrasals |
kendi kendine gülmek |
chortle over someone or something v.
|
|
200 |
Phrasals |
kendi kendine gülmek |
chuckle about someone or something v.
|
|
201 |
Phrasals |
kendi kendine dert olmak |
worry oneself about v.
|
|
202 |
Phrasals |
kendi kendine mırıldanmak |
mutter something to oneself v.
|
|
203 |
Phrasals |
kendi kendine düşünmek |
think to v.
|
|
204 |
Phrasals |
kendi kendine sevinmek/heyecanlanmak |
geek out about (someone or something) v.
|
|
205 |
Phrasals |
kendi kendine sevinmek/heyecanlanmak |
geek out over (someone or something) v.
|
|
206 |
Phrasals |
(bir şeye) davet edilmeden/kendi kendine dahil olmak |
invite (someone or oneself) to (something) v.
|
|
207 |
Phrasals |
(kendi kendine bir şeyle) gururlanmak |
plume (oneself) on (something) v.
|
|
208 |
Phrasals |
(kendi kendine bir şeyle) övünmek |
plume (oneself) on (something) v.
|
|
209 |
Phrasals |
(kendi kendine bir şeyle) kibirlenmek |
plume (oneself) on (something) v.
|
|
210 |
Phrasals |
(kendi kendine bir şeyle) böbürlenmek |
plume (oneself) on (something) v.
|
|
211 |
Phrasals |
(kendi kendine) söylemek |
say to (oneself) v.
|
|
212 |
Phrasals |
(kendi kendine) konuşmak/mırıldanmak |
say to (oneself) v.
|
|
213 |
Phrasals |
kendi kendine yetmek |
scratch for (oneself) v.
|
|
Proverb |
|
214 |
Proverb |
kendi kendine övünmek hoş bir şey değil |
self-praise is no recommendation
|
|
215 |
Proverb |
kendi kendine övünmek (hiç) hoş bir şey değil |
self-praise is no recommendation (at all)
|
|
Colloquial |
|
216 |
Colloquial |
kendi kendine ilerlemesine izin vermek |
let her roll v.
|
|
217 |
Colloquial |
kendi kendine kalmak |
lay low v.
|
|
218 |
Colloquial |
(kendi) kendine acımak |
be sorry for (oneself) v.
|
|
219 |
Colloquial |
kendi kendine sönmek |
burn itself out v.
|
|
220 |
Colloquial |
kendi kendine servis yaparak istediği kadar almak |
help (oneself) (to something) v.
|
|
221 |
Colloquial |
(tamamen) kendi kendine |
all by oneself expr.
|
|
222 |
Colloquial |
kendi kendine bak |
live on your hump expr.
|
|
223 |
Colloquial |
(bir şey bir şeyi) kendi kendine yapmayacak |
(something) is not going to (do something) itself expr.
|
|
224 |
Colloquial |
(bir şey) kendiliğinden mi/kendi kendine mi olacak? |
(something) is not going to (do something) itself expr.
|
|
Idioms |
|
225 |
Idioms |
bir şeyin kendi kendine harekete geçmesi |
(have) a life of its own n.
|
|
226 |
Idioms |
kendi kendine vakit geçirmenin keyfi |
joy of missing out n.
|
|
227 |
Idioms |
kendi kendine kalmanın keyfi |
joy of missing out n.
|
|
228 |
Idioms |
kendi kendine en büyük zararı veren |
(one's) own worst enemy n.
|
|
229 |
Idioms |
kendi kendine engel olan |
(one's) own worst enemy n.
|
|
230 |
Idioms |
kendine en büyük zararı kendi veren |
(one's) own worst enemy n.
|
|
231 |
Idioms |
bir şeyi kendi kendine başarmak |
pull oneself up by one's bootstraps v.
|
|
232 |
Idioms |
kendi kendine bulmak |
find oneself in v.
|
|
233 |
Idioms |
kendi kendine gelin güvey olmak |
build castles in spain v.
|
|
234 |
Idioms |
kızgınlıkla kendi kendine kötülük etmek |
cut off one's nose to spite one's face v.
|
|
235 |
Idioms |
kendi kendine mırıldanmak |
say something to oneself v.
|
|
236 |
Idioms |
kendi kendine gelin güvey olmak |
build castles in the air v.
|
|
237 |
Idioms |
kendi derdi kendine yetmek |
have enough on someone's mind v.
|
|
238 |
Idioms |
kendi kendine demek |
say something to oneself v.
|
|
239 |
Idioms |
kendi kendine düşman olmak |
become one's own worst enemy v.
|
|
240 |
Idioms |
kendi kendine düşman olmak |
be one's own worst enemy v.
|
|
241 |
Idioms |
kendi kendine söylemek |
say something to oneself v.
|
|
242 |
Idioms |
sorun/problem) kendiliğinden/kendi kendine çözülmek |
work itself out v.
|
|
243 |
Idioms |
sorun/problem) kendiliğinden/kendi kendine çözüme ulaşmak |
work itself out v.
|
|
244 |
Idioms |
sorunlarını kendi kendine çözmek |
get one's own house in order v.
|
|
245 |
Idioms |
sorunlarını kendi kendine çözmek |
put one's own house in order v.
|
|
246 |
Idioms |
kendi kendine başarmak |
drag (oneself) up by (one's) (own) bootstraps v.
|
|
247 |
Idioms |
kendi kendine başarmak |
drag/pull yourself up by your (own) bootstraps v.
|
|
248 |
Idioms |
(bir şeyi) kendi kendine yapmak |
make (something) by (one's) own fair hands v.
|
|
249 |
Idioms |
(bir şeyi) kendi kendine yapmak |
make (something) by (one's) own fair hand v.
|
|
250 |
Idioms |
(bir şeyi) kendi kendine yapmak |
make (something) with (one's) own fair hands v.
|
|
251 |
Idioms |
(bir şeyi) kendi kendine yapmak |
make (something) with (one's) own fair hand v.
|
|
252 |
Idioms |
kendi kendine varlığını sürdürebilen bir şeye lüzumsuz para, enerji harcamak |
feed the beast v.
|
|
253 |
Idioms |
kendi kendine zarar vermek |
do somebody/yourself an injury v.
|
|
254 |
Idioms |
bir şeyi kendi kendine yapmak |
plough (one's) own furrow [uk] v.
|
|
255 |
Idioms |
bir şeyi kendi kendine halletmek |
plough (one's) own furrow [uk] v.
|
|
256 |
Idioms |
sorunlarla kendi kendine başa çıkmak |
fight (one's) own battles v.
|
|
257 |
Idioms |
birine kendi kendine düşünemeyeceği fikirler vermek |
put something in someone's head v.
|
|
258 |
Idioms |
birine kendi kendine düşünemeyeceği fikirler vermek |
put something into someone's head v.
|
|
259 |
Idioms |
(kendi kendine) yetmek |
live off (of) (one's) (own) hump [obsolete] v.
|
|
260 |
Idioms |
(kendi kendine) bakmak |
live off (of) (one's) (own) hump [obsolete] v.
|
|
261 |
Idioms |
(kendi kendine) yetmek |
live on (one's) (own) hump v.
|
|
262 |
Idioms |
(kendi kendine) bakmak |
live on (one's) (own) hump v.
|
|
263 |
Idioms |
kendi kendine at oynatmak |
run (one's) own show v.
|
|
264 |
Idioms |
(kendi) kendine engel olmak |
stand in (one's) own light v.
|
|
265 |
Idioms |
(kendi) kendine köstek olmak |
stand in (one's) own light v.
|
|
266 |
Idioms |
(kendi kendine) düşünmek |
think to (oneself) v.
|
|
267 |
Idioms |
kendi kendine düşman olmak |
be your own worst enemy v.
|
|
268 |
Idioms |
kendi kendine zarar veren biri olmak |
be your own worst enemy v.
|
|
269 |
Idioms |
kendi kendine sorun yaratmak/çıkartmak |
be your own worst enemy v.
|
|
270 |
Idioms |
kendi kendine zorluk yaratmak/çıkartmak |
be your own worst enemy v.
|
|
271 |
Idioms |
kendi kendine acımak |
be/feel sorry for yourself v.
|
|
272 |
Idioms |
kendi kendine başarmak |
drag/pull yourself up by your bootstraps v.
|
|
273 |
Idioms |
sorunlarla kendi kendine başa çıkmak |
fight your own battles v.
|
|
274 |
Idioms |
kendi kendine zarar vermek |
foul one's nest v.
|
|
275 |
Idioms |
kendi kendine zarar vermek |
foul one's own nest v.
|
|
276 |
Idioms |
kendi kendine zarar vermek |
foul own nest v.
|
|
277 |
Idioms |
kendi kendine zarar vermek |
foul your own nest v.
|
|
278 |
Idioms |
kendi kendine kalmak |
lie low and sing small v.
|
|
279 |
Idioms |
kendi kendine gururlanmak |
plume oneself v.
|
|
280 |
Idioms |
kendi kendine övünmek |
plume oneself v.
|
|
281 |
Idioms |
kendi kendine böbürlenmek |
plume oneself v.
|
|
282 |
Idioms |
bir şeyi kendi kendine başarmak |
pull (oneself) up by the bootstraps v.
|
|
283 |
Idioms |
bir şeyi kendi kendine başarmak |
pull oneself up by bootstraps v.
|
|
284 |
Idioms |
(sarkaç) kendi kendine salınım yapacak şekilde dengelenmiş |
in beat adv.
|
|
285 |
Idioms |
(sarkaç) kendi kendine salınım yapabileceği şekilde dengelenmeden |
out of beat adv.
|
|
286 |
Idioms |
her şey kendi kendine düzelir |
things work themselves out expr.
|
|
287 |
Idioms |
kendine yapılanlar düşünülünce kendi yaptıkları solda sıfır kalan |
more sinned against than sinning expr.
|
|
Trade/Economic |
|
288 |
Trade/Economic |
iktisaden kendi kendine yeterlik |
economic self-sufficiency n.
|
|
289 |
Trade/Economic |
iktisadi bakımdan kendi kendine yeterlilik |
economic self-sufficiency n.
|
|
290 |
Trade/Economic |
kendi kendine yeterli olma |
self-sufficiency n.
|
|
291 |
Trade/Economic |
kendi kendine yeterli olma |
self-sufficiency n.
|
|
292 |
Trade/Economic |
kendi kendine yapan |
self-service n.
|
|
293 |
Trade/Economic |
kendi kendine tasfiye |
self liquidation n.
|
|
294 |
Trade/Economic |
kendi kendine tasfiye eden |
self liquidating adj.
|
|
295 |
Trade/Economic |
kendi kendine destek olan |
self-supporting adj.
|
|
296 |
Trade/Economic |
kendi kendine yeterli olan |
self-sufficient adj.
|
|
297 |
Trade/Economic |
kendi kendine yeten |
closed adj.
|
|
Law |
|
298 |
Law |
kendi kendine fiziksel zararda bulunma |
self destruction n.
|
|
299 |
Law |
kendi kendine yeten ülke |
autarky n.
|
|
300 |
Law |
kendi kendine yeterlilik |
self reliance n.
|
|
301 |
Law |
kendi kendine yeten |
self contained adj.
|
|
Politics |
|
302 |
Politics |
kendi kendine yeterli büyüme |
sustainable development n.
|
|
303 |
Politics |
kendi kendine yeten millet |
self sufficient nation n.
|
|
304 |
Politics |
ulusal kendi kendine yeterlilik |
national self-sufficiency n.
|
|
305 |
Politics |
kendi kendine darbe |
autogolpe n.
|
|
306 |
Politics |
(orta çağ'da) bir mülk ile bu mülk arazisi üzerinde yaşayan farklı özgürlük derecelerine sahip serflere ve kiracılara hükmeden arazi sahibinden meydana gelen ve ekonomik olarak kendi kendine yetebilen sosyal, ekonomik ve idari bir teşkilat |
manor n.
|
|
307 |
Politics |
kendi kendine yeten |
autarchic adj.
|
|
Institutes |
|
308 |
Institutes |
finansal olarak kendi kendine yetemeyen ve parasal desteği kendi mezhebinden veya daha büyük dini kurumlardan alan yerel kilise |
mission n.
|
|
Industry |
|
309 |
Industry |
kendi kendine çalışan makinelerle yapılan zanaat ve üretim |
automatic arts n.
|
|
Insurance |
|
310 |
Insurance |
kendi kendine yanma |
spontaneous combustion n.
|
|
Technical |
|
311 |
Technical |
basınçlı azot ve oksijenle kullanılan açık devre kendi kendine yeterli dalma aparatı |
open-circuit self-contained diving apparatus for use with compressed nitrox and oxygen n.
|
|
312 |
Technical |
kaçış için kendi kendine yeterli kapalı devre solunum aparatı |
self-contained closed-circuit breathing apparatus for escape n.
|
|
313 |
Technical |
kendi kendine havalanma |
self aeration n.
|
|
314 |
Technical |
kendi kendine boşalma |
self discharge n.
|
|
315 |
Technical |
kendi kendine yağlanan silindir gömleği |
self-lubricating liner n.
|
|
316 |
Technical |
kendi kendine test çıkışı |
self test output n.
|
|
317 |
Technical |
kendi kendine yeterli açık devreli sıkıştırılmış hava solunum cihazı |
self-contained open-circuit compressed air breathing apparatus n.
|
|
318 |
Technical |
kendi kendine yeterli kapalı devre solunum cihazı |
self contained closed-circuit breathing apparatus n.
|
|
319 |
Technical |
kendi kendine ayarlanan mekanizma |
self-adjusting mechanism n.
|
|
320 |
Technical |
kendi kendine tahliye |
self discharging n.
|
|
321 |
Technical |
kendi kendine test girişi |
self test input n.
|
|
322 |
Technical |
kendi kendine bakım |
self-maintenance n.
|
|
323 |
Technical |
kendi kendine ayarlanan mekanizma pimi |
self adjusting mechanism pin n.
|
|
324 |
Technical |
kendi kendine içten yanma |
spontaneous combustion n.
|
|
325 |
Technical |
kendi kendine kilitlenen ikili altıgen somun |
self-locking bihexagonal nut n.
|
|
326 |
Technical |
kendi kendine tutuşma |
self ignition n.
|
|
327 |
Technical |
kendi kendine çalışan kontrol |
self operated control n.
|
|
328 |
Technical |
kendi kendine deneme |
self-testing n.
|
|
329 |
Technical |
kendi kendine tozlaşma |
autogamy n.
|
|
330 |
Technical |
kendi kendine ayarlanan mekanizma somunu |
self adjusting mechanism nut n.
|
|
331 |
Technical |
kendi kendine temizleme |
self-purification n.
|
|
332 |
Technical |
kendi kendine ilk yardım |
self aid n.
|
|
333 |
Technical |
kendi kendine yeterli açık devreli basınçlı hava solunum cihazı |
self-contained open circuit compressed air breathing apparatus n.
|
|
334 |
Technical |
kendi kendine yeterli sıkıştırılmış havalı dalma aparatı |
self-contained compressed air diving apparatus n.
|
|
335 |
Technical |
küresel düz geniş iç bilezik ve kendi kendine yağlanan silindir gömlekli korozyona dayanıklı çelikten bilyalı yatak |
spherical plain in corrosion resisting steel with self-lubricating liner and wide inner ring bearings n.
|
|
336 |
Technical |
motorun kendi kendine devirden düşmesi |
die down n.
|
|
337 |
Technical |
kendi kendine sönebilen |
self-extinguishing adj.
|
|
338 |
Technical |
kendi kendine işleyen |
self acting adj.
|
|
339 |
Technical |
kendi kendine sönen |
self-extinguishing adj.
|
|
340 |
Technical |
kendi kendine açılan |
dehiscent adj.
|
|
341 |
Technical |
kendi kendine yağlanan |
self-lubricating adj.
|
|
342 |
Technical |
kendi kendine açılmayan |
indehiscent adj.
|
|
343 |
Technical |
kendi kendine yeterli |
self-contained adj.
|
|
344 |
Technical |
kendi kendine kilitlenen |
self-locking adj.
|
|
345 |
Technical |
kendi kendine hareket eden |
self-sustained adj.
|
|
346 |
Technical |
kendi kendine kaydeden (müzik aleti) |
autographic adj.
|
|
347 |
Technical |
kendi kendine kayıt yapan bir müzik aleti ile kaydedilmiş |
autographic adj.
|
|
348 |
Technical |
otomatik olarak kendi kendine hareket eden |
autokinetic adj.
|
|
Computer |
|
349 |
Computer |
kendi kendine dolmak |
self populate v.
|
|
Electric |
|
350 |
Electric |
(elektrik yükseltici sistem) istenmeyen ve kendi kendine süren bir salınım üretmek |
sing v.
|
|
Textile |
|
351 |
Textile |
çeşitli yapıda inorganik nanoparçacıkları kullanarak kumaşların kendi kendine temizlenmesine olanak sağlayan sistem |
nanosphere technology n.
|
|
Construction |
|
352 |
Construction |
kendi kendine yerleşen |
self-consolidating adj.
|
|
Lighting |
|
353 |
Lighting |
kendi kendine yeterli bağımsız olarak çalışabilen ışıklı gösterge birimi |
stand-alone indicator light unit n.
|
|
354 |
Lighting |
kendi kendine yeten bir güç kaynağıyla aydınlanan |
autophanous adj.
|
|
Automotive |
|
355 |
Automotive |
kendi kendine merkezleme |
self centering n.
|
|
356 |
Automotive |
kendi kendine merkezleme |
self centring n.
|
|
357 |
Automotive |
kendi kendine merkezleme |
self-centering n.
|
|
358 |
Automotive |
kendi kendine enerjilenme |
self-energizing n.
|
|
359 |
Automotive |
kendi kendine merkezleme |
self-centring n.
|
|
360 |
Automotive |
kendi kendine hareket eden |
automotive adj.
|
|
Aeronautic |
|
361 |
Aeronautic |
kendi kendine ateşleme sıcaklığı |
auto-ignition temperature n.
|
|
362 |
Aeronautic |
pervanenin kendi kendine dönmesi |
autorotation n.
|
|
363 |
Aeronautic |
kendi kendine iş yapmak |
solo v.
|
|
Petrol |
|
364 |
Petrol |
(dizel yakıt) kendi kendine yanmak |
self-ignite v.
|
|
Mining |
|
365 |
Mining |
kendi kendine ilerleyen lastik tekerlekli araç |
self-propelled rubber tyred vehicle n.
|
|
366 |
Mining |
kendi kendine kuruma |
self-desiccation n.
|
|
367 |
Mining |
kendi kendine ilerleyen lastik tekerlekli araç |
self-propelled rubber tired vehicle n.
|
|
Medical |
|
368 |
Medical |
kendi kendine meme muayenesi |
breast self examination n.
|
|
369 |
Medical |
kendi kendine kasılan kas |
involuntary muscle n.
|
|
370 |
Medical |
kendi kendine teşhis koyma |
self-diagnosis n.
|
|
371 |
Medical |
kendi kendine iyileşme |
self-healing n.
|
|
372 |
Medical |
kendi kendine enjeksiyon |
self-injection n.
|
|
373 |
Medical |
kendi kendine meme muayenesi |
breast self-examination n.
|
|
374 |
Medical |
kendi kendine düşük yapma |
coat hanger abortion (coat hanger insertion) n.
|
|
375 |
Medical |
kendi kendine düşük yapma |
self-induced abortion n.
|
|
376 |
Medical |
kendi kendine yardım |
self-aid n.
|
|
377 |
Medical |
kendi kendine iğne yapmaya imkan tanıyan şırınga |
autoinjector n.
|
|
378 |
Medical |
hastanın kendi kendine dönebilmesi |
hypostrophe n.
|
|
379 |
Medical |
kendi kendine muayene |
self-examination n.
|
|
380 |
Medical |
kendi kendine tedavi uygulama |
self-treatment n.
|
|
381 |
Medical |
kendi kendine verilen |
self-administered adj.
|
|
382 |
Medical |
kendi kendine uygulanan |
self-administered adj.
|
|
383 |
Medical |
(yara) kendi kendine yapılan |
self-inflicted adj.
|
|
Psychology |
|
384 |
Psychology |
kendi kendine ötanazi |
auto-euthanasia n.
|
|
385 |
Psychology |
kendi kendine şekillendirme |
autoshaping n.
|
|
386 |
Psychology |
kendi kendine hipnoz |
autohypnosis n.
|
|
387 |
Psychology |
kendi kendine psikanaliz |
self-analysis n.
|
|
388 |
Psychology |
kendi kendine motivasyon |
self-motivation n.
|
|
389 |
Psychology |
kendi kendine motivasyon |
self motivation n.
|
|
390 |
Psychology |
kendi kendine cinsel doyum |
autoerotism n.
|
|
391 |
Psychology |
hastalara kendi kendine gevşemeyi öğretme süreci |
autogenics n.
|
|
392 |
Psychology |
kendi kendine hipnoz olma |
autohypnotism n.
|
|
393 |
Psychology |
mental düzeyde kendi kendine oluşan sarhoşluk benzeri ruh hali |
autointoxication n.
|
|
394 |
Psychology |
mental düzeyde kendi kendine oluşan sarhoşluk benzeri ruh hali |
autotoxaemia n.
|
|
395 |
Psychology |
mental düzeyde kendi kendine oluşan sarhoşluk benzeri ruh hali |
autotoxemia n.
|
|
396 |
Psychology |
kendi kendine konuşma alışkanlığı |
monology n.
|
|
397 |
Psychology |
kendi kendine telkin |
autosuggestion adj.
|
|
398 |
Psychology |
kendi kendine gevşemeye ait |
autogenic adj.
|
|
399 |
Psychology |
kendi kendine gevşemeye dair |
autogenic adj.
|
|
Dentistry |
|
400 |
Dentistry |
kendi kendine sertleşen |
self-curing n.
|
|
Physiology |
|
401 |
Physiology |
kendi kendine zehirlenme |
autotoxication n.
|
|
402 |
Physiology |
kendi kendine oluşan |
autogenic adj.
|
|
Gastronomy |
|
403 |
Gastronomy |
kendi kendine kabaran |
self-rising adj.
|
|
Physics |
|
404 |
Physics |
kendi kendine kayıt alan termometre |
thermetograph n.
|
|
Chemistry |
|
405 |
Chemistry |
kendi kendine oksitlenme |
autooxidation n.
|
|
Biology |
|
406 |
Biology |
kendi kendine tozlaşma |
autofecundation n.
|
|
407 |
Biology |
kendi kendine yetme |
evolutility n.
|
|
408 |
Biology |
erkek ve dişi organları farklı zamanlarda olgunlaştığı için kendi kendine döllenememe |
dichogamy n.
|
|
409 |
Biology |
kendi kendine kısımlarına ayrılan |
autotomic adj.
|
|
410 |
Biology |
kendi-kendine beslenebilen |
self-nourishing adj.
|
|
411 |
Biology |
kendi kendine çoğalabilen |
autonomous adj.
|
|
412 |
Biology |
kendi kendine tozlaşan |
autogamic adj.
|
|
413 |
Biology |
kendi kendine tozlaşabilen |
autogamic adj.
|
|
414 |
Biology |
kendi kendine oluşan |
autogeneal adj.
|
|
415 |
Biology |
erkek ve dişi organları farklı zamanlarda olgunlaştığı için kendi kendine döllenemeyen |
dichogamous adj.
|
|
416 |
Biology |
kendi kendine tozlaşan |
self-fertile adj.
|
|
417 |
Biology |
kendi kendine dölleyen |
self-fertile adj.
|
|
418 |
Biology |
kendi kendine tozlaşan |
self-fertilized adj.
|
|
419 |
Biology |
kendi kendine tozlaşan |
self-fertilised adj.
|
|
420 |
Biology |
kendi kendine beslenerek |
autotrophically adv.
|
|
Biochemistry |
|
421 |
Biochemistry |
hücre veya dokuların kendi kendine parçalanması |
autolysis n.
|
|
Botanic |
|
422 |
Botanic |
demet halinde beyaz çiçekleri ve pulsu yaprakları olan, kendi kendine açılmayan ipeksi meyvelere sahip bir bitki |
narrow-leaved white-topped aster (sericocarpus linifolius) n.
|
|
423 |
Botanic |
açılmamış bir çiçeğin kendi kendine döllenmesi |
cleistogamy n.
|
|
424 |
Botanic |
doğal olarak, kendi kendine veya kazara düşen bir tohumdan çıkan bitki |
volunteer n.
|
|
425 |
Botanic |
(meyve/bitki) kendi kendine açılma |
indehiscence n.
|
|
426 |
Botanic |
kendi kendine tozlaşma yeteneği |
autoallogamy n.
|
|
427 |
Botanic |
kendi kendine tozlaşma sonucu oluşan bir meyve |
autocarp n.
|
|
428 |
Botanic |
kendi kendine oluşan ve tahıl ürünlerinde yabani ot olarak değerlendirilen bir yulaf |
wild oat (avena fatua) n.
|
|
429 |
Botanic |
kendi kendine oluşan ve tahıl ürünlerinde yabani ot olarak değerlendirilen bir yulaf |
wild oat grass (avena fatua) n.
|
|
430 |
Botanic |
kendi kendine açılmayan, kanatlı ve genelde tek tohumlu meyve |
key fruit n.
|
|
431 |
Botanic |
kendi kendine döllenebilme |
homothally n.
|
|
432 |
Botanic |
kapalı çiçeğin kendi kendine tozlaşıp döllenmesi |
clistogamy n.
|
|
433 |
Botanic |
kendi kendine açılmayan çok sayıda kuru hücrenin oluşturduğu meyve |
sarcobasis n.
|
|
434 |
Botanic |
(kendi kendine tozlaşarak meydana gelen) fide |
self n.
|
|
435 |
Botanic |
bitkinin kendi kendine tozlaşmasını önlemek için çiçeğindeki erkek organlarını kesmek |
emasculate v.
|
|
436 |
Botanic |
kendi kendine tozlaştırmak |
self v.
|
|
437 |
Botanic |
kendi kendine çimlenmek |
self-seed v.
|
|
438 |
Botanic |
(tohum) kendi kendine toprağa düşmek |
self-seed v.
|
|
439 |
Botanic |
kendi kendine çimlenmek |
self-sow v.
|
|
440 |
Botanic |
kendi kendine tohum düşürmek |
self-sow v.
|
|
441 |
Botanic |
kendi kendine döllenen (açmamış çiçek) |
cleistogamic adj.
|
|
442 |
Botanic |
kendi kendine döllenen (açmamış çiçek) |
cleistogamous adj.
|
|
443 |
Botanic |
kendi kendine açılıp kapanabilen |
automotive adj.
|
|
444 |
Botanic |
birleşik olan meyve yapraklarının ayrılması ile kendi kendine açılan (meyve) |
marginicidal adj.
|
|
445 |
Botanic |
kendi kendine döllenebilen (alg, mantar) |
homothallic adj.
|
|
446 |
Botanic |
kendi kendine döllenemeyen (bitki) |
dichogamous adj.
|
|
447 |
Botanic |
kendi kendine tozlaşabilen |
self-compatible adj.
|
|
448 |
Botanic |
(bitki) kendi kendine tozlaşamayan |
self-incompatible adj.
|
|
449 |
Botanic |
kendi kendine tohumlanan |
self-seeded adj.
|
|
450 |
Botanic |
kendi kendine büyüyen |
self-seeded adj.
|
|
451 |
Botanic |
kendi kendine tohumlanan |
self-sowed adj.
|
|
452 |
Botanic |
kendi kendine büyüyen |
self-sowed adj.
|
|
Social Sciences |
|
453 |
Social Sciences |
bir halkın veya sosyal grubun kendi kendine verdiği ad |
autonym n.
|
|
Education |
|
454 |
Education |
kendi kendine öğrenme araçları |
self guided learning tools n.
|
|
455 |
Education |
kendi kendine çalışma seti |
self-study n.
|
|
456 |
Education |
kendi kendine çalışma dönemi |
self study period n.
|
|
457 |
Education |
kendi kendine öğrenme |
autodidacticism n.
|
|
458 |
Education |
kendi kendine öğrenme süreci |
autodidactics n.
|
|
Literature |
|
459 |
Literature |
kendi kendine konuşma |
soliloquy n.
|
|
460 |
Literature |
kendi kendine söylenmek |
remurmur v.
|
|
Linguistics |
|
461 |
Linguistics |
kendi kendine öğrenme |
autonomous learning n.
|
|
Religious |
|
462 |
Religious |
kendi kendine tapan kimse |
autotheist n.
|
|
Environment |
|
463 |
Environment |
kendi kendine temizlenen, hızla akan sular |
lenitic n.
|
|
464 |
Environment |
kendi kendine durma |
coastdown n.
|
|
465 |
Environment |
kendi kendine temizlenme özarıtım |
self-purification n.
|
|
466 |
Environment |
kendi kendine temizleme |
self purification n.
|
|
467 |
Environment |
doğada kendi kendine yok olan |
biodegradable adj.
|
|
Geology |
|
468 |
Geology |
kendi-kendine beslenebilen bitki |
autotroph n.
|
|
Sport |
|
469 |
Sport |
müzik eşliğinde kendi kendine dövüş hareketlerinin yapıldığı bir tür egzersiz programı |
body combat® n.
|
|
Music |
|
470 |
Music |
sahnede kendi kendine söyleme |
aside n.
|
|
Theatre |
|
471 |
Theatre |
kendi kendine söylenen sözler |
aside n.
|
|
472 |
Theatre |
oyuncunun kendi kendine yaptığı konuşma |
soliloquy n.
|
|
473 |
Theatre |
oyuncunun kendi kendine konuştuğu dramatik sahne |
monolog n.
|
|
Engineering |
|
474 |
Engineering |
(motor veya jeneratör) indüktör sargısı üzerine makinenin kendi kendine çalışması için biri paralel diğeri seri bağlanmış dubleks sargı yerleştirmek |
compound v.
|
|
Slang |
|
475 |
Slang |
kendi kendine eğlenebilen neşeli kimse |
nut [aus] n.
|
|
476 |
Slang |
kullanıcının kendi kendine sardığı sigara |
rollie n.
|
|
477 |
Slang |
kendi kendine eğlenebilen kişi |
larrikin n.
|
|
Modern Slang |
|
478 |
Modern Slang |
utanç verici bir şekilde kendi kendine ereksiyon olma |
allergic erection n.
|
|